Halk arasında basitçe “varis” olarak tanımlanan “venöz hastalık” konusunda her geçen gün bilgimiz daha da artmakta. Toplar damarların içinde yer alan kapakçıkların düzgün çalışmaması sonucu ortaya çıkan ve damar içinde kanın geri akışına neden olan tablo aslında sadece kozmetik değil aynı zamanda önemli bir sağlık problemi. Erkeklerde de görülse kadınlarda daha sık görülüyor ve yaş ilerledikçe görülme sıklığı da artıyor. Özellikle son yıllarda venöz hastalık tedavileri seçenekleri hızlı bir artış gösterdi. Hepsinin artısı ve eksisi var. Hasta için en uygun seçenek ise doktor ve hasta beraber karar verebilir.
Varisin yıllarca altın standart olarak kabul edilen tedavisi cerrahi tedavi idi. Kasıktan ve ayak bileği ve diz hizasında kaçak olan damarın iki ucu bulunur, bu damarın içinden bir tel geçirilir ve tel çekilerek damar kopartılır ve böylelikle imha edilirdi. Bu damarın daha zarif bir şekilde ortadan kaldırılması ve hastalığın tedavi edilmesi teknolojinin bize son yıllarda kazandırdığı önemli bir kazanç oldu. İkibinli yılların başında lazer ve radyofrekans ile ortaya çıkan tedaviler, bu işlemi daha hızlı bir şekilde ve hasta açısından daha rahat şekilde yapılmasını sağladı. İki teknolojide de aynı cerrahide olduğu gibi damar imha edilmekte idi. Yalnız bu girişimlerde sırasıyla lazer enerjisi ve radyo dalgaları kullanılarak damar yakılmakta idi. Zaman içinde benzer mekanizma ile çalışan yeni girişim yöntemleri çıktı. Su buharı kullanarak damarın yakılması bunlara bir örnek. Bu yeni yöntemler cerrahi yöntemden farklı olarak lokal anestezi ve derin bir gece uykusu olarak tanımlayabileceğimiz sedasyon ile yapılabilmekte. Girişim sonrası ağrı daha az, sosyal hayata ve işe dönüş daha hızlı. Arzu ettiği takdirde girişimden 4-6 saat sonra hastanın eve dönmesi mümkün. Bu kadar çekici yönleri olan bu yöntemleri son bir iki yılda ortaya çıkan yapıştırıcı ile yapılan yeni girişimler takip etti. Bu son yöntemde damarın içine bir yapıştırıcı veriliyor ve damar ortadan kaldırılıyor. Bu yeni yöntemde anestezi ihtiyacı daha düşük, sonuçlar tatminkar. Ancak her yeni yöntemde olduğu gibi henüz maliyet açısından zorlayıcı yönü var.
Bu kadar farklı yöntem var iken özellikle sağlık problemi oluşturan bir hastalık uygun mevsimi bekler mi veya beklemeli mi? Bu yöntemlerin hiçbirinde mevsim veya zaman kısıtlaması yoktur. Venöz hastalık özellikle bir sağlık problemi olarak karşımıza çıkıyorsa, fazla zaman harcamadan tedavi edilmelidir. Mevsimi kaçırma endişesi ile tedaviyi ertelemek, istenmeyen sonuçları doğurabilir. Bu noktada güneş ve yara ilişkisine vurgu yapmak yararlı olur. Yeni yaralarda güneş ışınları ile karşılaşma leke bırakabilir. Bu nedenle kesi yeri varsa, buralarda iz kalmaması için güneşten korumak önemlidir. Bazı durumlarda ve bölgelerde bu kaçınılmaz olabilir. Bu hastaların 50 ve 60 koruma faktörü olan güneşten koruyucu kremleri kullanmaları, girişimi ertelemekten daha akılcı bir yaklaşımdır.
Varis tedavisi ve mevsim arasında ilişki kurulmasının bir diğer nedeni ise varis girişimlerinden sonra varis çorabı giymektir. Oysa hastalarımız çoğunlukla şunu göz ardı eder: Size varisleriniz için girişim öneriliyorsa, sizin zaten sürekli varis çorabı giyme zorunluluğunuz vardır. En azından girişimden sonra kısa süre çorap giymek, sıcak günlerin tümünü çorap ile geçirmekten iyidir. Kozmetik amacı ile yapılan girişimlerde de kremleri kullanmak suretiyle, mevsim gözardı edilerek kılcal damarlara girişimler yapılabilir. Ancak bir leke kalması halinde rahatsızlığın eskisine göre daha fazla olabileceği de hekim ile görüşülmeli ve beraber karar verilmelidir.